17 Kasım Dünya Akciğer Kanseri Farkındalık Günü kapsamında açıklamalarda bulunan Göğüs Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Sedat Ziyade, asbestos denen tozlarla uğraşan işlerde çalışan şahıslar ile çeşitli kimyasal unsurlarla ilgili işlerde çalışanların yanı sıra ailede akciğer kanseri olanların akciğer kanserine yakalanma riskinin yüksek olduğunu söyledi.
Akciğer kanserinin, yapısal olarak olağan akciğer dokusundan olan hücrelerin gereksinim ve denetim dışı çoğalarak akciğer içinde bir kitle (tümör) oluşturmasından kaynaklandığını aktaran Dr. Fazla, “Akciğer kanseri hem bayan hem de erkeklerde kansere bağlı ölümlerde birinci sırada yer almaktadır. İspatlanmış en kıymetli ve tek risk faktörü sigaradır, uzun müddet sigara içenlerin yaklaşık yüzde 15’inde akciğer kanseri gelişir. Akciğer kanseri hastalarının yaklaşık yüzde 90’ı sigara kullanmaktadır. Akciğer kanseri görülme riski sigara kullananlarda 24-36 kat daha fazladır” dedi.
AKCİĞER KANSERİNİN GÖRÜLME SIKLIĞI YAŞLA ARTIYOR
Hastaların birçoklarının 50-70 yaş kümesinde, ortalama teşhis yaşının ise 60 civarında olduğunu lisana getiren Dr. Fazla, “Ancak yüzde 3’ü 40 yaşın altındaki genç hastalardır. Türkiye’deki olguların yaş ortalaması 58,4’tür. Hastalık, erkeklerde daha sık görülür. Avrupa Birliği ülkelerinde erkeklerdeki kanserlerin %21’i, bayanlardaki kanserlerin %5’i akciğer kanseridir. Bayan ve erkek oranları ortasındaki bu fark, sigara alışkanlıklarındaki farktan kaynaklanmaktadır. Akciğer kanseri erkeklerde vefata yol açan birinci sıradaki kanserdir. Bayanlarda da son yıllarda göğüs kanserini geçerek birinci sıraya yerleşmiştir” açıklamasını yaptı.
SES KISIKLIĞINA DİKKAT!
Ses kısıklığının altında yatan nedenin de akciğer kanseri olabileceğini söyleyen Prof. Dr. Sedat Çok, “Hastalık epeyce ileri etaplara gelene kadar değerli şikayete yol açmayabilir. Akciğer kanserinin ne vakit ve ne halde belirti vereceği, birinci oluştuğu bölgeye nazaran ve bireyden şahsa değişebilir. Şayet kanser, ana hava yollarında değil de akciğerin daha derin bölgelerinde bulunuyorsa, çok büyük boyutlara ulaşmadan hiçbir belirti vermeyebilir. Belirti verdiğinde de sıklıkla son evredir. En sık görülen belirtileri ise uzun mühlet devam eden öksürük, nefes darlığı, kanlı balgam, ses kısıklığı, hırıltılı teneffüs, yutma zahmeti, kilo kaybı, iştahsızlık yahut halsizlik, tekrarlayan bronşit ve akciğer enfeksiyonları, göğüs, omuz, kol ve sırt ağrısı, yüzde ve uzunluğunda şişliktir” diye konuştu.
“5 AKCİĞER KANSERİ HASTASINDAN BİRİNDE AMELİYAT BAHTI VAR”
Tedavinin hastalığın evresine nazaran değiştiğini söyleyen Göğüs Cerrahı, tedavi süreci hakkında ise şu bilgileri verdi:
“Akciğer kanserinin tipi ve evresine nazaran cerrahi, kemoterapi (ilaçla tedavi), radyoterapi (ışın tedavisi) seçeneklerinin kimileri ya da hepsi hastanın ve hastalığın özelliğine nazaran farklı sıralamalarla uygulanmaktadır. Hastalığın erken evrelerinde (evre I ve II, kimi evre III hastalar) ameliyatla tümörlü doku, etraftan bir ölçü sağlam doku çıkarılarak, bazen tüm bir akciğer lobu alınarak temizlenebilir. Genel olarak ameliyatla büsbütün çıkarıldığı ve etrafta hiç hastalık kalmadığı durumlarda diğer tedaviye gerek yoktur. Ameliyat sonrası çıkan patoloji sonucuna nazaran kemoterapi yahut radyoterapi gerekli olabilir. Akciğer kanseri tanısı alan her beş hastadan lakin birinin ameliyat talihi bulunmaktadır. Çoklukla ileri evrede hastalık teşhis edilmektedir. Bu yüzden check-up programları bu hastalığın erken teşhisi için kıymet arz etmektedir.”
