Dünya Sıhhat Örgütünün obeziteyi kronik bir hastalık olarak tanımladığını belirten Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşegül Atmaca, çok yağ birikimiyle karakterize olan hastalığın estetik telaşlar bir yana pek çok hastalık ile sakatlığa hatta erken vefata neden olduğuna dikkat çekti.
Obezitenin metabolik sendromun bir modülü olduğunu tabir eden Doktor Ayşegül Atmaca, “Eşlik eden tip 2 diyabet, hipertansiyon, dislipidemi dediğimiz kanda yağların yükselmesi, kolestrol yüksekliği, trigliserid yüksekliği ile bir arada kardiyovasküler hastalıklara kalp ve damar hastalıklarına yol açıyor. Kalp, damar ve metabolik hastalıklar dışında aslında bedenin tüm sistemlerini etkiliyor” dedi.
OBEZİTE, PSİKOLOJİYİ DE OLUMSUZ ETKİLİYOR
Pek çok rahatsızlığın altında yatan obezitenin ve kilonun psikolojiyi de bozduğunu söyleyen Uzman şu değerlendirmede bulundu:
“Obezite, şahısların ruhsal durumlarını de etkiliyor. Kimi kanserlerin artışıyla alakalı. Başta kozmetik bir sorun olarak görülüyor obezite. Kişinin beden algısında bozukluğa, kendini beğenmemeye ve öz inancında azalmaya yol açıyor. Toplum tarafından obez bireylerin algılanması da farklı. Toplum içinde toplumsal hayatta zorluk yaşıyorlar. Otobüste, uçakta yer bulmakta zorluk yaşıyorlar. Toplum dışına itilebiliyorlar. İşsizliğe bile yol açabiliyor. Tüm bunlar kişinin psikolojisini etkiliyor. Eşlik eden hastalıklar ve komplikasyonlar nedeniyle de psikolojisi bozulabiliyor. Hareket kapasitesi de azalıyorsa bu kişinin daha çok meskene kapanmasına neden olabiliyor.”
Obez hastalarda kişilik bozuklukları da görüldüğünün altını çizen Atmaca, “Kişilik sorunları dışında depresyon ve anksiyete daha yaygın. Çok bağlantılı durumlar bunlar. Depresyon obeziteyi, obezite depresyonu tetikleyebiliyor. Kimi psikiyatri mecmualarında obezite psikiyatrik bir hastalıktır üzere çok argümanlı telaffuzlar bile var” diye konuştu.
DOĞRU BESLENME BEBEKLİKTE BAŞLIYOR
Atmaca, kilolu bireylerin giydiklerini kendilerine yakıştıramadıklarını, bu nedenle toplumsal ve iş hayatından kendilerini soyutlandıklarını belirterek, obezitenin eş bulamama, evlenememe üzere toplumsal boyutlu bir sorun olduğunu söyledi.
Doğru beslenme biçiminin bebeklikte başladığına işaret eden Atmaca, ailelere ikazda bulunarak, şunları kaydetti:
“Bir çocuğu nasıl alıştırırsanız damak zevki o denli gelişiyor. Bir anne, ‘Çocuğun kâfi ki yesin, daha çok yesin daha lezzetli şeyler yesin’ dediği vakit çocuğunu bol şekerli, bol tuzlu, bol karbonhidratlı besinlerle beslediği vakit çocuk ona alışıyor ve daima o yemekleri istiyor. Daha sağlıklı besinleri tercih etmiyor.”
