Özellikle çocuk ve bebeklerde, halk ortasında “kurdeşen” olarak bilinen ürtiker alerjik reaksiyonlarla sık karşılaşıldığını söz eden Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Sıhhati ve Hastalıkları Anabilim Kolu Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ümit Murat Şahiner, daha ileri yaş kümesinde ise kaşıntılı bir deri hastalığı olan atopik egzema, öksürük, nefes darlığı, göğüste sıkışma hissi ve hırıltılı teneffüs üzere meselelerin bir yahut daha fazlasının görülebildiğini ya da evvelden var olan bu durumun artması ile oluşan bronşiyal astımın ortaya çıkabildiğini belirtti.
Ergenlik devrine yaklaşıldığında alerjik nezle üzere sorunlarla karşılaşıldığını anlatan Tabip Ümit Murat Şahiner, “Aslında biz buna ‘atopik yürüyüş’ ismini veriyoruz. Yani, alerjiye yatkınlığı olan bir kişinin, doğduğunda, en erken devirde evvel besin alerjisi ile başlıyor, daha sonra bu atopik egzama ile devam ediyor, akabinde astım ve alerjik nezle görülebiliyor. Bir alerjinin olması, diğer bir alerji olma riskini artırıyor.” ihtarında bulundu.
Şahiner, bu nedenle besin alerjisi gelişen bir çocuğun tedavisinin tamamlanmasına karşın, ilerleyen devirde görülebilecek öteki bir alerjik sorunun belirlenebilmesi için hastanın makul aralıklarla takip edildiğini lisana getirdi.
“ALERJİK TEPKİLER OKUL BAŞARISINA YANSIYABİLİYOR”
Alerjik ataklarda mevsimlerin de büyük kıymet taşıdığını vurgulayan Şahiner, bahar devirlerinin riskli olduğunun altını çizdi.
Şahiner, “Bu periyotlarda astımı olan bir çocuk astım atağı geçirebiliyor, bahar devirlerinde polen seviyeleri yükseldiği için alerjik nezlesi olan çocukta hapşırık, aksırık, burun tıkanıklığı üzere bulgular artıyor. Bu durum çocuğun hem uyku nizamını bozuyor hem ömür kalitesini etkiliyor. Hasebiyle alerjik tepkilere bağlı gelişen meseleler, okul başarısına da negatif yansıyabiliyor.” diye konuştu.
Sonbaharda okulların da açıldığını, hasebiyle bu devirde alerjik tepkilerde artış yaşayan çocukların, eğitim devrinde zahmetler ile karşılaşabildiğini hatırlatan Uzman, daha küçük yaş kümesindekilerin eylül ayı ile kreş ve anaokuluna başladığına işaret ederek, “Bu çocuklarda besin alerjisi olması durumunda aileleri hem kreş idaresini hem de öğretmenleri bu hususta bilgilendirmeli.” dedi.
Astım hastası çocuklar için tozlu ortamların risk taşıdığının altını çizen Şahiner, kelamlarına şöyle devam etti:
“Bu çocukların kapalı ortamlarda fazla vakit geçirmemesi gerekiyor. Örneğin, vücut eğitimi dersinin okulun bodrum katında yapılması bu çocuğun astım atağı geçirmesi için risk faktörü. Yüzme derslerinde, havuzdaki klor riskli zira klor kokusu çocukları astım atağına sokabiliyor. Yüzme ders saatleri, klorlama yapılan vakte denk getirilmemeli. Akşam klorlama yapılıyorsa, ders sonraki gün öğlenden sonra yapılmalı, sabah yapılıyorsa akşam üstü ders olmalı. Sınıf, gün içinde kesinlikle nizamlı olarak havalandırılmalı. Akıllı tahtalarda kullanılan ispirtolu kalemler de bir ölçü koku yapabiliyor. Uzun mühlet kapalı ortamda bulunulması ve bu kokuya maruz kalınması durumunda da ataklar tetiklenebiliyor.”
“ACİL MÜDAHALE KİTLERİNİN DE BULUNMASI FAYDALI”
Doç. Dr. Şahiner, çocuklarda astım sıklığının yüksek olduğuna dikkati çekerek, bir halde gün içerisinde astım krizi ile karşılaşılması halinde gerekli önlemlerin alınmış olmasının değer taşıdığına değindi.
Yapılan araştırmalardan elde edilen sonuca nazaran bin kişilik bir okulda 120 civarı çocukta astım görülebildiğini aktaran Şahiner, “Bu nedenle okul ve kreşlerde astımda kullanılan ve kişinin nefes alabilmesini kolaylaştıran eserlerden bulundurulması yararlı olacaktır. Bu çok pratik ve birtakım durumlarda atağın şiddetli gelişmesini engelleyen kurtarıcı bir tedavi. Bunun kesinlikle okul revirlerinde bulunması yararlı. Öğrenci sayısı çok olan büyük okullarda besin alerjisine karşı acil müdehale kitlerinin bulundurulması kıymet taşıyor.” halinde konuştu.
